9 Kasım 2020 Pazartesi

GÜVENLİ KENT ve İZMİR DEPREMİ

 

GÜVENLİ KENT ve İZMİR DEPREMİ

İzmir 30 Ekim 2020 Cuma günü saat 14.51 de büyük bir depremle sarsıldı. Dünya genelinde yaygın gözlem istasyonlarının ve uydu sistemlerinin kayıtlarına sahip çok sayıda Jeoloji Kurumu ve Enstitü tarafından depremin büyüklüğü 6.9 - 7 olarak açıklandı.

USGS Amerika Jeoloji Araştırmaları Kurumu, Magnitüdlerine göre; 8 ve üzeri büyüklükteki depremleri çok çok şiddetli, 7 ve 7.9 arası büyüklükteki depremleri çok şiddetli 6 ve 6.9 arası büyüklükteki depremleri şiddetli olarak tanımlamaktadır. (1)

Bu özet tanımlamaya göre İzmir'de yaşanan depremin 7 büyüklüğünde ve çok şiddetli bir deprem olduğu söylenebilir.

Kuşkusuz en önemli sonuç; ülkenin üçüncü büyük metropolünde büyük ve çok şiddetli bir deprem yaşanmış kent yara almıştır. Nedeni yıkılan, hasar gören yapılar, can kayıpları ve evsiz kalmış insanlarımızın bulunmasıdır.



Günümüzde depreme karşı, güvenli yapılaşma, kentleşme ve yaşam kalitesi yüksek bir kent için, yapılması gerekenler bilinmektedir. Gerekenler özetle; 1-Kamu yararını gözeten doğru planlama, 2-Nitelikli tasarım ve projelendirme, 3-Kaliteli malzeme ve işçilik, 4- Ödünsüz etkin kamu yapı denetimidir. Bu aşamalardan herhangi birinin veya birkaçının yanlışlığı depremlerde yıkımlara kayıplara yol açmaktadır. Bir başka ifadeyle yıkımlar ve can kayıpları varsa bu kademelerden birinin veya birkaçının yanlış yapıldığı ortadadır.

Depremin sonuçları üzerine çok ayrıntılı analiz ve değerlendirmeler yapılacaktır. Yıkılan yapıların, ağır hasar gören yapıların mevzuat, planlama, tasarım, yapım ve denetim süreç ve aşamalarında yapılan hatalar araştırılacaktır, araştırılmalıdır. Ancak yaşanan felaketin üzerinden henüz birkaç gün geçmeden kentin ve toplumun gündemi hızla değiştiriliyor, başka ülkelerin seçim sonuçları vb. suni gündemler yaratılıyor.

Asıl yapılması gereken bıkmadan usanmadan İmar düzeninin eksiklerini, boşluklarını, nitelikli tasarımı, nitelikli inşaat yapımını, nitelikli yapı denetimini, müteahhitlik sisteminin çarpıklıklarını imar aflarını tartışmayı, yeni politikalar ve yeni kararlar oluşturmayı başarmamız gereğidir.

1999 Marmara depreminin ardından Deprem Bölgesinde inceleme yapan ve Mimarlar Odası İzmir Şubesinde yapılan toplantıya katılan Japon Mimar ve Mühendis deprem uzmanları ''her büyük depremden sonra Japonya'da yapılaşmaya dair yönetmelik, norm ve standartları gözden geçirilir, yeni bilgi ve bulgular yapılaşma kentleşme sürecine dair mevzuata ve uygulamalara ödünsüz yansıtılır'' bilgisini paylaşmışlardı.

Diğer yandan ülkemizde kentleşme ve yapılaşma sürecine dair mevzuat düzenlemeleri ve uygulamalara bakıldığında;

-İmar Kanunu var, İmar Yönetmeliği var,

-Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik Var

-İmar Affı Kanunu ve Uygulama Yönetmeliği var

-Yapı Kayıt Belgesi (İmar Barışı) Kanunu ve Yönetmeliği var

-Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği var

-İmar Planları var

-İnşaat Ruhsatları var (Ruhsat Dosyalarında en az yaklaşık yirmi farklı belgeleri vardır)

-Müteahhitleri var

-Mimari Projeleri var

-Statik/Betonarme Projeleri var

-Tesisat Projeleri var

-Fenni Mesulleri var

-Yapı Denetimi Kanunu ve Yönetmeliği var

-Yapı Kullanma İzinleri var

-Elektrik, su, kanalizasyon bağlantıları var

-Bu düzenleme ve belgelerin hepsinin altında yetkili (Siyasi ve teknik) sorumlu imzalar var.


Bütün bu düzenlemelere rağmen binalar yıkılıyor can kayıpları yaşanıyor. Hatta Riskli Yapılar olduğu tespit edilmiş olan ve riskli yapılar oldukları on yıldır bilinen, boşaltılıp yıkılması gerekirken mevzuatın boşlukları nedeniyle boşaltılamamış ve bu depremde yıkılıp can kayıplarına yol açan binalar olduğu açıklanıyor ilgililer tarafından.

Yıkılan ve ağır hasar alan yapılarda görülüyor ki yukarıda özetle sıralanan yapım süreci boyunca olmayan şey mevzuata ve bilime uygun imalat ve iş Ahlakıdır.


Yıkımlar ve hasarlı binalar için ve can kayıpları için herkesi ve toplumu suçlu ilan etmek suçu örtmektir. Yukarıda belirtilen kademeler soruşturularak iş Ahlakına aykırı uygulamalar yapanlar (siyasi ve teknik sorumlular) bulunmalı yargı önünde hesap vermeleri sağlanmalıdır.

Ve daha acı olan ise depremde binaları yıkılan bir ülkede, on binlerce inşaat mühendisi, mimar ve şehir plancısı iş bulamamaktadır. Bu ne yaman bir çelişkidir.

Toplum olarak Ahlak'ı ve Ahlak temelli Hukuk'u egemen kılarak, kentlerimizi ve binalarımızı akla, bilime ve tekniğe tam bir uygunlukta inşa etmeyi sağlamak zorundayız. Merkezi ve yerel karar vericiler popülist uygulamaları terk etmeli, imar ve yapılaşma sürecinde ilkeli, kararlı bir duruşla imar affı, imar barışı gibi bilim dışı uygulamaları reddetmelidir. Aksi boş öfke, hamaset ve "yapıyormuş" gibi yapmak olacaktır.

İzmir ve Ege'ye geçmiş olsun. Büyük bir deprem yaşandı. Yıkılan binalarda yaşamını yitiren insanlarımız için üzgünüm, yakınlarına sabır diliyorum.

Hasan Topal

Mimar (Mimarlar Odası İzmir Şubesi Eski Başkanı)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KONAK KEMERALTI İKTİSADİ DURUM

  KONAK- KEMERALTI İKTİSADİ DURUM MEKAN İLİŞKİSİ ve BİR UYARI İktisadi durum ile mekan arasında doğrudan bir ilişki vardır. Bir başka ifade ...