23 Ekim 2019 Çarşamba

ESKİŞEHİR ODUNPAZARI MODERN MÜZE OMM



ESKİŞEHİR ODUNPAZARI MODERN MÜZE (OMM) BİNASI

Eskişehir Odunpazarı semtinde yapımı tamamlanan ve tasarımı Japon mimarlık ofisi Kengo Kuma Architects tarafından yapılan Odunpazarı Modern Müze OMM binası Eylül ayında açılmış ve ziyaretçileri ile buluşmaya başlamıştır. ADMMA Mimarlık Bölümü 1976 girişli sınıf arkadaşları olarak yaklaşık kırk yıl sonra ve ilk kez, 19 Ekim’de Eskişehir’de buluştuk. OMM’yi Müze Direktörü Defne Casaretto rehberliğinde ayrıntılı gezme, inceleme fırsatı bulduk.

Odunpazarı Modern Müze (OMM) binası, Odunpazarı Bölgesi Kentsel Sit Alanının kuzey kenarında Odunpazarı Evleri olarak restorasyonu/rekonstrüksyonu yapılmış eski Konak dizisinin arasında konumlandırılmış. Geleneksel konut dokusu içine yerleşme kararı ve çabası ilginç.

Atatürk caddesinden engelli erişimi de gözetilerek iyi düzenlenmiş bir merdiven/rampa ile üst sokak kotuna çıkılırken, yaratılan boşluk cadde ile güçlü bir bağ kurulmasını sağlamış ve Atatürk Caddesinden giriş işlevini üstlenmiş. Aynı merdiven/rampa bu kottan itibaren Arifbey Sokağının devamı niteliğinde müze meydanına erişmekte. Meydan ahşap oturma elemanları ile bir bekleme, buluşma, müze binası ile karşılaşma mekanı olmuş.

OMM binasına yakından bakınca, basına yansıyan muhtemelen drone çekimleri ile paylaşılan fotoğraflarındaki ağır kütle etkisi yerini, kutuların ve parçaların farklı açılar ve kotlarda bir araya gelişiyle oluşmuş hareketli form nedeniyle, çevre binaların gabarilerini zorlamayan, dokuyla ve çevresiyle daha uyumlu bir ölçeğe bırakıyor. Kütle parçalarının farklı açılarda yerleşimi sonucunda, gün ışığının ahşap üzerinde farklı renk tonlarıyla yansıması kütlenin ölçeğini de dokuyla uyumlandırıyor.

Sanat Müzesi işlevinin gereksinimi olan kapalı iç yüzeylerin dış cepheye yansıyan masif duvar etkisi, yatay aralıklı olarak dizilmiş büyük kesitli ahşap cephe elemanları ile bütün cephelerin kaplanması sonucunda inceltilmiş, ahşabın sıcaklık duygusu ile buluşturulmuş. Diğer yandan ahşap kaplı kutuların bir araya getirilmesi ile kurulan bina kütlesi, çevresindeki özgün geleneksel konutlardan ve bu konutların oluşturduğu tarihi kent dokusundan kararlı bir şekilde farklılaşmış. Yatay aralıklarla düzenlenmiş ahşap dış cephe kaplaması yer yer, iç mekanda ihtiyaç duyulan ışığın homojen ve kontrollü olarak iç mekana alınmasına da olanak sağlamış.



Modern Sanat Müzesi işlevi gereğince çoğunlukla dışarıya kapalı olan iç mekan kurgusunda, galeriler, boşluklar ve anfi merdiven gibi elemanlar ile süreklilik ve geçirgenlik sağlanmış. Katlar boyunca devam eden ahşap kaplı ana galeri boşluğu binanın derinlik hissini kuvvetlendiriyor. Farklı katlardan ve kotlardan, farklı mekanların ve düzenlenmiş olan sergi parçalarının görünebiliyor olmasıyla ilgi ve merak uyandıran bir akışkanlık hissi yaratıyor.

      
Dış cephede kullanılan büyük kesitli ahşap kaplama elemanları, yaklaşık aynı kesitlerde yer yer iç mekanda, galerilerin ve boşlukların yüzey kaplamalarında da kullanılmış. Bu tavırda,  iç dış mimari dil bütünlüğünü sağlama çabası izlenebiliyor.
Kengo Kuma mimarlığı, geleneksel Japon ahşap mimarisinin çağdaş malzeme ve formlar ile yeniden yorumlanması olarak kısaca özetlendiğinde, mimarların OMM tasarım kararları daha anlaşılabilir olmakta.

Kengo Kuma ve Yuki Ikeguchi OMM binasını anlatılarında; OMM binası geometri, ışık, kümelenme ve ahşap unsurlardan oluşturuldu. Binada küçük ölçekli birimler kullanılarak sıcak samimi bir duygu yaratmak istedik. Müzeler birer sanat mekanı olmanın ötesinde toplumun oturma odaları olabilirler. Esas fikir olarak OMM sıcak ve samimi bir yaşam mekanıdır. Bu nedenle inşaatta ahşap kullandık, binaya doğal ışık sağladık.

Yuki Ikeguchi; Kentin özünü çekip çıkarıp başka bir forma aktarmaya çalışırız. Eski ile yeni arasındaki bağ çok daha sağlam hale gelir. Bu projedeki kümelenme fikri, her kutu bir konutu temsil ediyor, o ölçeğe tekabül ediyor veya o ölçeği yansıtıyor. Modern kentin aksine Odunpazarındaki son derece belirgin sokak ölçeği, binaların girinti çıkıntıları ile oluşuyor. Geleneksel ahşap evler dümdüz çizgi çekilmiş gibi dizilmiyor. Örneğin bir cumba sokaktan geçenler için çok güzel bir görüntü veriyor. İşte bu duyguyu müzenin iç mekanına yansıtmak istedik. Kutular arasında kıvrıla kıvrıla giden bir yol.’’ şeklinde açıklıyor.

Müze tanıtımında da; ‘’Odunpazarının tarihi dokusuna gönderme yapan ahşap yapı sistemi müze tasarımının ilham kaynağını oluşturuyor. Kuma OMM binasında, Odunpazarı bölgesinin tarihi dokusunu çağdaş bir yorumla buluşturuyor’’ açıklaması yer alıyor.

OMM’nin mimarlık ve tasarım ortamında en fazla tartışma yaratan/yaratacak kararı; Odunpazarı geleneksel konut dokusu içinde yer seçimi ve bu seçimle birlikte geçmişte olan Odunpazarı işlevine doğrudan gönderme yapan, binanın bütününe egemen olan ahşap kaplama kütle/form seçimi olacaktır. Benzeri doğrudan analoji, tasarımın düşünsel boyutunu ve içeriğini naifleştiren bir tutum olarak değerlendirilecektir denebilir.

OMM binasının yer yer çok yaklaştığı Odunpazarı sivil mimarlık örneği konut binaları ile ilişki kurma biçimi sorunlu gibi duruyor. Geleneksel olanla modern olanın bir araya gelişindeki gerilimin yansıması özellikle istenmiş gibi. Arifbey sokağının müze meydanına kadar uzatılması ile kurulan ilişki başarılı ancak sokağın Müzeye yaklaştığı noktada tel/çit bariyerle kapatılmış olması oldukça sorunlu bir durum yaratmakta. Bariyer kaldırılıp doku içinden Müzeye sürpriz erişimlere fırsat tanınması daha doğru bir tavır olacaktır. Kalıcı olmayan bir önlem olduğunu umuyorum.


Müze binasının, Arpacılar sokakta bulunan komşu yapı ile çok yakın pozisyonu ve temas hali de, komşu yapının bakımsız durumu ile çelişki yaratıyor.

Yazıda OMM hakkında bir değerlendirme yapmaya çalışıldı. Kuşkusuz OMM nin yer seçimi, bulunduğu geleneksel konut dokusu ile kurduğu ilişki, kütle formu, arkitektonik, mekan kurgusu gibi tasarım kararları ve ayrıntılar mimarlık ortamında tartışma gündemlerinde uzunca yer alacak gibi görülüyor. Diğer yandan ülkemiz mimarlık alanında çok sıklıkla rastlanmayan mimarlık eleştirisi yazınına gündem olması da OMM binasının önemini yansıtacaktır.

Ancak İç Anadolu Platosunun başlangıcı bir coğrafyada yer alan Eskişehir kentinde, nitelikli bir mimari eseri yaratabilme, yanı sıra kente çağdaş sanatı katabilme, kentli ile çağdaş sanatı buluşturabilme (bunu gereğince başarmış görülüyor) çabası her türlü övgüyü hak ediyor. Yaşam kalitesi ölçütlerinden birisi de kentin mimarilerinin niteliği ve bir başka ölçüt ise kentlinin kültür ve sanata erişim olanağı olarak belirtilir. OMM bu nitelikleri ile de Eskişehir kentinin yaşam kalitesini destekleyen, katkı yapan çok önemli bir mimari ve kültürel gelişme olmuştur denebilir.


Benim için bir başka keyif de, OMM binasını Eskişehir kentine kazandıran mimar Erol Tabanca’nın sınıf arkadaşım olmasının yarattığı duygularımdır. Diğer sınıf arkadaşlarım da bu duyguyu paylaşacaklardır.
Hasan Topal – Mimar
22 Ekim 2019


3 Ekim 2019 Perşembe

İZMİR KONAK MEYDANI/ALANI ve ATATÜRK ANITI


İZMİR KONAK MEYDANI/ALANI ve ATATÜRK ANITI

Son günlerde İzmir Konak Meydanına Atatürk ismi verilmesi önerileri basından ve yerel meclislerin gündeminden topluma yansıyor. Meydana bir Atatürk anıtı yapılması da gündeme getirilmektedir. 1950 li yıllarda İzmir Belediyesi Meclis kararlarında Konak Meydanına Atatürk Meydanı isminin verildiği biliniyor. Ancak kentlinin belleğinde XIX. yüzyılın ikinci yarısından günümüze Konak Meydanı olarak yer etmiş ismi, toplum hafızasında değişememiş Konak Meydanı olarak kalmıştır.
1876 Lamac Saad Haritası

Konak Meydanına/Alanına Atatürk ismi eklenerek ‘’Konak Atatürk Meydanı/Alanı’’ olarak tanımlanması eski meclis kararına da işlerlik kazandırılması bağlamında yeniden düşünülebilir. Ancak Atatürk Anıtı yerleştirilmesi konusu dikkatle, duyarlılıkla, titizlikle tartışılmalıdır.

Aslında 1955 yılında Sarıkışla’nın yıkımı ile başlayan çözülme süreci, Tarihi Konak Meydanına ölçek ve kimlik kazandıran mimari ögelerin pek çoğunun da yıkılması ve rıhtımın doldurularak kıyının ötelenmesi ile sonuçlanmıştır. Meydanı tanımlayan ve sınırlandıran mimari ögelerin yıkılması Konak Meydanının ölçeğini tamamen yok etmiş ve kimliğini büyük oranda bozmuş/değiştirmiştir. Tarihi Meydan artık bir Alana dönüşmüş, Konak Saat Kulesi ve Konak Yalı Camisi dışında özgün anıtsal mimari öge kalmamıştır. İzleyen yıllarda meydana Gazeteci Hasan Tahsin anıt/heykeli yapılmış, 2002 yılında günümüzdeki yerine taşınmıştır.
Konak Meydanı  - Fotoğraf: Yaşar Ürük

1970 lerde yapılan SSK Blokları, yangın sonrasında 1980 lerde Rekonstrüksiyonu yapılan Hükümet Konağı ve 1980 lerde tamamlanmış olan İBŞB binası, her biri mimari yarışmalar sonucunda yapılmış olsalar da meydana kimliğini ve ölçeğini kazandırmaktan çok uzak oldukları gibi olanaksız hale getirmişlerdir.
Konak alanında 2002 yılında yapılan düzenleme projesi ile Tarihi meydanın bazı referans hatları yaratılmaya çalışılmış, mimari ögelerin yokluğu dışında başarılı bir meydan/alan düzenlemesi olarak günümüzdeki şeklini almıştır.
Günümüzde Konak Meydanında/Alanında Saat Kulesi ve Yalı Camisi gibi iki tarihi, çok özgün ve simgesel/anıtsal mimari öge ve yanı sıra Hasan Tahsin Anıtı bulunmaktadır. Bu alanda bu güçlü simgesel anıtsal mimari ögelerin yanına/yakınına veya alanın herhangi bir yerine Atatürk anıtı/Heykeli konması önerisi bu anıtsal elemanları birbiri ile yarıştıran, birbirinin görkemini değersizleştiren bir uygulama olacaktır denebilir.
  
Cumhuriyet Meydanı ve Atatürk Anıtı

Diğer yandan, İzmir kentinin ilk modern anlamda kent planlarının kararı kapsamında 1929-30 yıllarında ölçeği ve bütünlüğü ile modern bir kent meydanı alarak gerçekleştirilmiş olan Cumhuriyet Meydanında, 1932 yılında yontucu Pietro Canonica’nın tasarımı olan Atatürk heykeli yapılmıştır. Kaidesi mimar Asım Kömürcü tasarımı olup ülkemizdeki en nitelikli Anıt/heykel’lerden biri olduğu bilinmektedir. Kentin Konak-Alsancak bölgesi anıt/heykel gereksinimi için ölçeği ve niteliği ile oldukça yeterli ve değerlidir.

Hasan Topal
3 Ekim 2019

2 Ekim 2019 Çarşamba

HUKUK, AKIL ve BİLİM DIŞI BİR KENTSEL ÇEVREDE

HUKUK, AKIL ve BİLİM DIŞI BİR KENTSEL ÇEVREDE YAŞAMAK ve BUHARLAŞAN KAMU ALANLARI
Yürümeye başlıyorsunuz; karşınıza önceki imar planlarında
2 kat ve konut alanı kararı bulunan imar adalarında mahkemelerin defalarca iptal ettiği, ancak bir şekilde yapılması başarılan plan değişikliği ile 30 kat'a çıkarılmış rezidans binaları ile karşılaşıyorsunuz.
Elli metre ileride ve İmar planlarında Kamu kullanımına ayrılmış Temel Eğitim Tesisi alanı yine imar planı değişikliği yöntemiyle ve yine yargı kararlarına rağmen plan değişikliği ile kamuya ait olmaktan çıkarılıp Özel Eğitim Tesisine dönüştürülen dört katlı okul yapısını görüyorsunuz.
Biraz daha ilerlediğinizde İmar Planlarında kamuya ait Sağlık Tesisi Alanı olarak belirlenmiş alanda, yine çok bilinen imar planı değişikliği yöntemiyle Özel Eğitim Tesisi alanına dönüştürülmüş bir özel okul yapısı sizi karşılıyor.
Yürümeye devam ettiğinizde yine kamuya ait Sosyal Tesis Alanı olarak ayrılmış bir alanda yine bir Özel Eğitim yapısı karşınıza çıkıyor. İlginç olan bu özel eğitim yapılarının öğrencilerinin tamamına yakını servislerle ya da özel araçlar ile bu okullara ulaşabilmekteler. Okulların dağılış saatlerinde oluşturulan trafik sıkışıklığı ve öğrenciler için trafik güvenlik sorunu tehdit edici boyutlarda.
İki yüz metre daha yürüdüğünüzde imar planlarında Kamuya Açık Yeşil Alanın bir AVM nin özel otoparkına döndürülmüş kullanımı sizi karşılıyor. Biraz daha ileride yine kamuya ait bir açık yeşil alan yine plan değişikliği yöntemi ile ticaret alanına dönüştürülmüş, mevcut ve halkın kullanımına açık olan park alanı duvarlar ile çevrilmiş, içerisine yapılar yapılmış.
Kamuya ait Eğitim Tesisi alanı, Kamuya ait Sağlık Tesisi alanı, Kamuya ait Sosyal Tesis alanı ve Kamuya ait Yeşil alanlar buharlaştırılmış.
Canınız sıkılıyor dönüp yapılaşma olmayan alanlara yürüyorsunuz o da ne, bir bakıyorsunuz Kuş Cenneti olarak bilinen Sulak Alanın devamı niteliğindeki Birinci Derece Doğal Sit Alanının koruma ve hukuki statüsü değiştirilmiş. Koruma alanı tabelası bile kaldırılmış.
Yürürlükte bulunan İmar Kanununu, İmar Yönetmeliğini, Mekansal Plan Yapım Yönetmeliğini, Kamu yararını ve planlama ilkelerini, yargı karalarını okuyup bu hukuki düzenlemelerde yukarıdaki örneklerin yapılamayacak ve olmaması gereken kentsel gelişmeler olduğunu görüyorsunuz ve mevzuatınızla rahatlıyorsunuz. Hukuk dışı gelişmeler ise devam ediyor.
Yaklaşık 1 km. yarı çaplı bir alanda karşınıza çıkan bu hukuk ve bilim dışı kentsel gelişmelere bakınca, kentin mekan kalitesinin kentlinin yaşam kalitesini doğrudan ve olumlu yönde etkilediğine dair evrensel normları yaşadığınız kente aplike etmekte yoruluyorsunuz. Çünkü yaşam kalitenizi destekleyecek kamusal mekanlar buharlaşmış.
Hasan Topal
18 haziran 2019

CUMHURİYETİN TANIĞI OLAN BİR ENDÜSTRİ MİRASININ KISA ÖYKÜSÜ


CUMHURİYETİN TANIĞI OLAN BİR ENDÜSTRİ MİRASININ KISA ÖYKÜSÜ
İZMİR ALSANCAK ELEKTRİK FABRİKASI

Anadolu’nun ve İzmir’in işgalden kurtarıldığı 9 Eylül 1922 sonrasında, ülke düzeyinde iktisadi kalkınma, kentlerde kentsel hizmetlerin yeterli hale getirilmesi, geliştirilmesi Cumhuriyetin kurucu kadrolarının ve kent yönetimlerinin öncelikli gündemlerindendir. Enerji ve aydınlatma bu gereksinimlerin en başında gelmektedir. İzmir kentinde de bu arayış ve çabalar önceliklidir.
İzmir’de şehre 1924 yılında Havagazı Fabrikasından elektrik verilmeye başlanmış, ancak verilen elektrik çok sınırlıdır, talebi karşılayamamaktadır.

1925 yılında yapılan bir anlaşma ile Traction Elektricite adlı Belçika şirketine İzmir’de Elektrik Üretimi ve Tramvay İşletmesi konusunda imtiyaz verilmiş, şirket 1926 yılında çalışmalarına başlamıştır.
Fabrika binası tamamlanmış, 3x6 t/h kapasiteli Kastnar Kazanları, 2x2.5 MW.lık LAMeuse Türbinler ile 2x3125 KVA gücünde ACEC Jeneratörlerin montajı yapılmış, santralın nüvesini oluşturan bu donanım ile 18.10.1929 tarihinden itibaren elektrik üretimine başlanmıştır.

Fabrikanın elektrik üretimine başlamasıyla öncelikle yakın çevresinde olmak üzere İzmir’de küçük sanayi tesisleri gelişmeye başlamış, atlı tramvaylar yerini elektrikli tramvaylara bırakmış şehirde ulaşım güçlenmeye başlamıştır. Şehrin önemli semtleri ve ana caddeleri aydınlatılmaya başlanır. Fabrika kentin iktisadi durumu ile birlikte mekânsal niteliğini ve yaşam kalitesini de olumlu yönde etkilemiştir.
İkinci Dünya Savaşı yıllarında İzmir, ihracat limanı olmasının yanı sıra endüstri gelişmeleri kapsamında sanayi üretimi şehri olarak ta büyük önem kazanmıştır. Şehrin elektrik enerjisine olan ihtiyacı sürekli olarak artmıştır. Mevcut fabrikanın ihtiyacı karşılamakta yetersiz kaldığı zamanlarda, akşamları Şarksanayi Fabrikası şehrin bazı semtlerinin, Turyağ Fabrikası Karşıyaka semtinin elektrik ihtiyacının karşılanmasında destek olmaktadırlar.
Fabrika, Resmi Gazetede 27 Temmuz 1943 tarihinde yayımlanan 'İzmir Tramvay ve Elektrik Türk Anonim Şirketi İmtiyazı ile Tesisatının Satın Alınmasına Dair Mukavelenin Tasdiki ve Bu Müessesenin İşletilmesi Hakkında Kanun' kapsamında satın alınarak, kamulaştırılmıştır. Fabrika 1944 yılında İzmir Belediyesine devredilmiştir. Kurulu gücü 5 MW olan Elektrik Fabrikasının, İzmir Belediyesi Elektrik Su Havagazı Otobüs ve Troleybüs Genel Müdürlüğü'nün (ESHOT) işletmesine geçtikten sonra 1949, 1952, 1954, 1955 yıllarında devreye alınan ek ünitelerle gücü 40 MW'a yükseltilmiştir. Fabrika, 1960'lı yıllara gelindiğinde ise İzmir'in elektrik ihtiyacını yüzde 30'unu karşılıyordu.
Fabrikada yakıt olarak Soma Linyit (Lave ve Tüvanan) kömürü kullanılmakta, bu kömür Somadan demiryolu ve kara yolu ile getirilmektedir. Santralın ham su ihtiyacı şehir şebekesinden, soğutma suyu ihtiyacı da büyük çaplı borular ile denizden sağlanmaktadır.
ESHOT'tan sonra Etibank'ın işlettiği santral, Türkiye Elektik Kurumu'nun (TEK) kurulmasından sonra ise TEK'e devredilmiştir. Fabrika, özelleştirme çalışmaları kapsamında TEK'in parçalanmasının ardından son olarak Ankara Doğal Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş. nin mülkiyetine geçmiştir.
Elektrik Fabrikası yapısı, İnşa edildiği dönemin endüstri yapılarına ait teknoloji özelliklerini yansıtmaktadır. Çelik kolonlar arası tuğla dolgu yüksek duvarlar, çelik çatılar ve trapez metal örtü ağırlıklı yapı malzemesidir. Erken Cumhuriyet dönemi endüstri yapılarından biri olan fabrika, inşa edildiği yıllardaki büyük boyutları ile özgün kimliğini koruyan, bu özellikleri ile ülkemizde az sayıda örneği olan bir yapıdır.
Cumhuriyetin ilk yıllarına egemen olan kurumsallaşma çabalarının, kıt kaynaklar içinde zorunlu olan kalkınmanın acele ve telaşının, gelecek için endişeler taşındığı günlerin günümüze az sayıda tanığı kalmıştır. Elektrik Fabrikası da bunlardan ve ilklerinden biridir. Fabrikada üretim 1989 yılında durmuş, tesis şebeke dışına çıkarılmıştır.
Alsancak Liman Arkası Bölgede İmar Planı Çalışmaları
1996 yılı başlarında İzmir Büyükşehir Belediyesi Alsancak Limanı, Demiryolu, Meles Çayının sınırlandırdığı ve Liman Arkası Bölge olarak tanımlanan bölgeyi kapsayan İmar Planlarını hazırlamıştır. Plan kararında alanın bütünü MİA Merkezi İş Alanı (Ticaret-Turizm-Konut vb.) işlevlere ayrılmış ve yoğunluk değerleri de 2.5, 3 Emsal olarak belirlenmiştir.
Önerilen İmar Planında alanın tamamının Ticaret-Turizm-Konut işlevleri ile yapılaşması hedeflenirken, planın genel yaklaşımı boş bir arazi parçası planlanıyormuşçasına, bölgede yer alan eski endüstri binaları ve sivil mimarlık örneği binalar ve ağaçlara dair hiçbir koruma kaygısı taşınmıyor olması ilginçtir.
Diğer yandan aynı yıllarda İzmir Büyükşehir Belediyesi mülkiyetinde bulunan Havagazı Fabrikasında başta Gazometre Tankları olmak üzere yıkım söküm işlerine başlandığı ve alanın Otobüs depo alanı olarak kullanılmaya başlandığı izlenmektedir.
Bu gelişmeler üzerine, hazırlanmış olan İmar Planı Mimarlar Odası İzmir Şubesi tarafından incelenmiş, planda alanın bütünü kapsayan Ticaret-Turizm-Konut taraması dışında planlama alanında bulunan endüstri yapılarına dair bir duyarlılık ve karar görülememiştir.
Yapılan değerlendirme sonucunda;  İzmir Kent Tarihi ve kentin iktisadi ve mekânsal gelişmesi sürecinde  çok önemli olan ve o günlerde henüz bir bölümünde üretim faaliyeti sürmekte olan SÜMERBANK FABRİKASI, ELEKTRİK FABRİKASI, HAVAGAZI FABRİKASI, ŞARK SANAYİ FABRİKASI, DDY ATELYELERİ ve bu işletmelere yakın Sivil Mimarlık Örneği Konut binalarının Kültür Mirası olarak tescilli olup olmadığının İzmir 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kuruluna sorulması, tescilli değiller ise tescillerinin yapılması talebinde bulunulmasına karar verilmiştir.
Karar uyarınca Mimarlar Odası İzmir Şubesi tarafından 18 Mart 1996 tarih 04/139 sayılı yazı ile;  öncelikle yapılmakta olan yıkım işlemleri dikkate alınarak Havagazı Fabrikasının Korunması gerekli Kültür Varlığı olarak tescilli olup olmadığı İzmir 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kuruluna sorulmuş, Tescil Kararının bir örneği talep edilmiştir.
Mimarlar odası İzmir Şubesinin bu talebi üzerine, İzmir 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu alan bütününde tespit ve tescil çalışması başlatmıştır.
Koruma Kurulu çalışmasını tamamlamış ve 8 Ocak 1998 tarihli toplantısında 7003 sayılı Kararı ile; HAVAGAZI FABRİKASI (1860), ELEKTRİK FABRİKASI (1928), SÜMERBANK FABRİKASI, ŞARKSANAYİ FABRİKASI (1885) Sanayi Yapılarını Korunması Gerekli Kültür Varlığı olarak Tescil etmiştir.
Koruma Kurulu aynı tarih ve sayılı toplantı kararında alanda bulunan birçok sivil mimarlık örneği yapıyı da Korunması Gerekli Kültür Varlığı olarak Tescil etmiş ve bazı ağaç ve ağaç gruplarını da Korunması Gerekli Doğal Varlık olarak Tescil etmiştir.
İzmir 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu 08.01.1998 tarih 7003 numaralı kararında bölgedeki eski endüstri yapıları için; 19. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren pek çoğu tek yada çok uluslu yabancı şirketler tarafından inşa edilerek faaliyete geçirilen ve makine sanayiindeki gelişmelerin paralelinde bu bölgede giderek yoğunlaşması sonucunda asırlarca Anadolunun bir antreposu olarak sadece güçlü bir ticaret+liman şehri görüntüsünü sürdüren İzmir ve Ege Bölgesinde, sanayinin gelişmesinde çok önemli rol oynadığı görülen, ancak bu gün işlevlerini yitirmiş olan,…. sanayi, ticaret, yaşam biçimi, sosyal yapı, yerleşme, teknik düzey ve gelişimi açısından tarihi bir süreci yansıtmaları nedeniyle tarihi belge niteliği, ..teknik önemi birlikte göz önünde tutulduğunda gelecek kuşaklara iletilmesi gerekli yapılardan olduğuna….denmektedir. Kurul Kararı 21.01.1998 tarih 110 sayılı yazıyla dağıtılmıştır.
İzmir Büyükşehir Belediyesinin Tescil Kararının İptali İçin Dava Açması
İzmir 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun Liman Arkası Bölgede bulunan eski endüstri yapılarını, sivil mimarlık örneği yapıları Korunması Gerekli Kültür Varlığı olarak tescil etmiş olduğu 08.01.1998 tarih 7003 numaralı kararının iptali ve yürütmesinin durdurulması için İzmir Büyükşehir Belediyesi İzmir 2. İdare Mahkemesinde 1998/93 Esas no.  ile dava açmıştır.
Dava sürecinde Mahkeme tarafından alanda bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Bilirkişi raporunda da alanda bulunan,  Eski Endüstri yapılarının ve bazı sivil mimarlık örneği yapıların Kültür Varlığı olarak tescili kararı uygun ve doğru bulunmaktadır.
İzmir 2. İdare Mahkemesi bilirkişi raporunu dayanak alarak 14.10.1998 tarihinde İzmir Büyükşehir Belediyesinin iptal talebini reddetmiş, Kültür Varlığı olarak yapılmış Tescil işlemlerinin hukuka ve kamu yararına uygun olduğuna karar vermiştir. Alsancak Liman Arkası bölgede yer alan eski Endüstri yapıları ve bazı Sivil Mimarlık örneği yapılar Mahkemenin bu kararı ile tamamen yıkılmaktan kurtulmuşlardır. İBŞB tarafından yapılan İmar Planı ise uygulanamaz hale gelmiş ve geçersiz kalmıştır. Mimarlar odası 16.12.1998 tarih, 926 sayılı yazı ile Belediyeden Liman Arkası Bölgede tescil kararlarını veri olarak dikkate alan yeni bir İmar Planı Revizyonu yapılmasını talep etmiştir.
Ancak yaklaşık 2 yılı kapsayan tespit, tescil çalışmaları sürecinde gerek Elektrik Fabrikasında, Gerek Havagazı Fabrikasında ve gerekse diğer endüstri yapılarında çok büyük tahribatlar yapılmıştır. Elektrik Fabrikasının bazı çelik kolonları kesilmiş, duvarları yıkılmış, iç donanımları yağmalanmış ya da başka yerlere taşınmıştır. Havagazı Fabrikasında da aynı şekilde çok büyük yıkımlar yapılmış, gazometre tankları, fabrikanın ekipman ve iç donanımları sökülmüş, yok edilmişlerdir.
Mimarlar Odası İzmir Şubesi 1999 Mart ayında yapılacak Yerel Yönetim Seçimleri öncesi Büyükşehir Belediye Başkan adaylarına İzmir Alsancak Elektrik Fabrikası hakkında hazırlamış olduğu raporu vermiş, adaylara seçildikleri takdirde Elektrik Fabrikasını kentin kültürel yaşamına katmalarını önermiştir.
İzmir Yeni Kent Merkezi İmar Planı ve Eski Endüstri Yapıları
Mart 1999 yerel seçimlerinde Ahmet Piriştina Büyükşehir Belediye Başkanı olarak seçilmiştir. Bu dönemde kentin planlı gelişmesi politikası uygulamalara egemen kılınmıştır. Kültür Varlığı olarak tescilli yapıların ve alanların korunması özenle ele alınmış, eski endüstri yapılarının yoğun olarak bulunduğu Alsancak Liman Arkası, Salhane, Turan bölgelerini kapsayan 550 ha. alan için ‘’İzmir Liman Bölgesi Kentsel Tasarım Uluslararası Fikir Yarışması’’ düzenlenmiştir.
Yarışmaya farklı ülkelerden 150 ye yakın proje katılmış, dünyanın farklı ülkelerinden tasarımcılar İzmir’e dair fikirler geliştirmişlerdir. Yarışma alanında bulunan ve kentin mekânsal gelişmesinde ve tarihinde önemli roller üstlenmiş eski endüstri yapılarının nasıl yeniden kent yaşamına katılabileceğine dair öneriler üretilmiştir.
Yarışmaya katılan önerilerin kavramsal yaklaşımları ve önermelerinden yararlanarak İzmir Yeni Kent Merkezi Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planları hazırlanmıştır.
   
Yarışma sonucu seçilen projelerin fikirlerinden yararlanılarak hazırlanmış olan Nazım İmar planında Liman Arkası bölgede bulunan Elektrik Fabrikası, Havagazı Fabrikası ve Sümerbank fabrikası korunacak yapılar olarak belirlenmiştir. Her üç eski endüstri yapısının bulunduğu alana da Özel Proje Alanı ve Kültürel Kullanım İşlevi getirilmiştir. Uygulama İmar Planlarında da bu kararlar sürdürülmektedir.
2002-2003 yıllarında İzmir Büyükşehir Belediyesi Elektrik Fabrikasını, İmar Planında ayrılmış olan kullanım amacı doğrultusunda Kültürel tesis olarak restorasyonunu yapıp kentlinin kullanımına sunmak üzere, yazı ile  sahibi olan kurumdan Belediyeye tahsisini/devrini talep etmiştir. İlgili kurum yazılı yanıtında, kendisinin ihtiyacı olduğunu belirterek belediyenin devir/tahsis talebini reddetmiştir.
Elektrik Fabrikasının sahibi olan Ankara Doğal Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş. 2008-2009 yıllarında Fabrika alanına, ihtiyacı olduğu gerekçesi ile büyük Trafo binaları yapmıştır.
Sonraki Yıllarda ise Alsancak Elektrik Fabrikası ve alanı Özelleştirme kapsamına alınarak Hazine ve Maliye Bakanlığı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından satış için ihale hazırlıklarına başlanmıştır.
İzmir Alsancak Elektrik Fabrikası Hakkında Öneri ve Etkinlikler
İzmir Alsancak Eski Elektrik Fabrikası ve alanının Özelleştirme İdaresince satışa çıkarılacak olması, 2017-2018-2019 yıllarında kentte bulunan akademik meslek kuruluşları başta olmak üzere, mimarlar, kent plancıları, avukatlar ve pek çok disiplinden duyarlı kentlinin tepkisi ile karşılanmış, satışın iptal edilmesine yönelik kampanyalar başlatılmış, paneller ve basın toplantıları düzenlenmiştir. Fabrikanın kamu mülkiyetinde kalması ve kentin kültürel mekan gereksinimini karşılamak üzere kamuya açık ve kültürel amaçlı olarak işlevlendirilmesi talebi kamu oyuna ve ilgili kurumlara iletilmiştir.
Kentin sosyal, kültürel, teknik, mekânsal hafızasının tanıklarından olan yapının yenilikçi ve yaratıcı fikirler ile restorasyonunun yapılarak kent yaşamına katılması ve sürecin katılımcı bir anlayışla yönetilmesi ortak beklenti olmuştur.
Mimarlar Odası İzmir Şubesi ‘’Elektrik Fabrikası Ne Olmak İster’’ konulu mimarlık öğrencileri arasında bir fikir yarışması düzenlemiştir. Endüstri mirası yapıların yeniden işlevlendirilmesi aşamasında kültürel kullanım asıl olmak üzere yaratıcı fikirlerin elde edilmesi bağlamında yarışmanın önemli bir kademe olduğu söylenebilir. Yarışma Mayıs 2019 da sonuçlanacaktır.
Elektrik Fabrikasının Özelleştirme Yöntemiyle Satılması
Özetlenen öneri, talep ve istemler sürerken Hazine ve Maliye Bakanlığı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı İzmir Alsancak Elektrik Fabrikasının satışı için 16 Nisan 2019 Tarihinde ihaleye çıkma kararı almıştır.
31 Mart 2019 tarihinde yapılan yerel seçimler sonucu İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığına Tunç Soyer seçilmiştir. Soyer yerel seçimler öncesi kentliye sunduğu proğramında Elektrik Fabrikasının kentin kültürel kullanımına sunulması doğrultusunda görüş belirtmiştir. Göreve başladıktan sonra İBŞB Meclisinin ilk toplantısında Elektrik Fabrikası Satış ihalesine katılma kararı alınmıştır. Bu karar doğrultusunda İhaleye İBŞB de katılmış, ihale sonunda İzmir Alsancak Elektrik Fabrikasını İzmir Büyükşehir Belediyesi 35.000.000 TL. bedel ile (otuz beş milyon lira) satın almıştır.
Fabrikanın İBŞB tarafından satın alınması ve yeniden kamunun mülkiyetinde kalmasının sağlanmış olması kentli duyarlı aktörler tarafından olumlu bulunmuş, hızla restorasyonu yapılarak kente kazandırılması beklentisi İBŞB ne yansıtılmıştır.
Bir Kamu Kurumu olan İzmir Belediyesinin mülkü olan Elektrik Fabrikası, yasa düzenlemesi ile bir Kamu İktisadi Teşekkülü olan Türkiye Elektrik Kurumuna (TEK) geçmiş. Türkiye Elektrik Kurumunun parçalanması sonunda özelleştirme politikaları ve uygulamaları kapsamında son olarak Ankara Doğal Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş. nin mülkü olmuş ve özelleştirme satışı sonunda da 35 milyon liraya yeniden İzmir Büyükşehir Belediyesinin mülkü olmuştur.
Bir başka ifadeyle; yarım yüzyıl önce İzmir Belediyesinin mülkiyetinde olan Alsancak Elektrik Fabrikası yarım yüzyıl sonra yeniden İzmir Büyükşehir Belediyesi mülkiyetine geçmiştir.
İnşa edildiği dönemin endüstri yapısı teknolojisi özelliklerini ve mekan kurgusunu yansıtan, işletmede kaldığı yıllar boyunca kentin iktisadi, sosyal, kültürel ve mekansal gelişmesinde önemli rolü olan ve yaklaşık çeyrek yüzyıldır kentin tartışma gündeminde yer alan Alsancak Elektrik Fabrikası hakkında, Mimarlar Odasının 1999 yılında yapmış olduğu, kamu elinde ve kamunun kullanımına açık kültürel amaçla işlevlendirilmesi önerisi yirmi yıl sonra gerçekleşmiştir denebilir.  20 Nisan 2019
Hasan Topal – Mimar

Kaynakça:  1-TEK.  İzmir Termik ve Gaz Türbinleri. Yayın No:1
                    2-Hasan Topal-Cumhuriyetin Bir Tanığı Alsancak Elektrik Fabrikası-1999

MEKAN ve İDEOLOJİ


MEKAN İDEOLOJİKTİR

(KÜLTÜRPARK KAMUYA AÇIK BİR PARK ALANIDIR)

Sanatlar, yanlış üzerine inşa edilmeyecek kadar değerlidir.

Kurucular; yakılıp, yıkılıp tahrip edilmiş bir coğrafyada ve bağımsızlık savaşından 5 ay sonra, İzmir İktisat Kongresinde coşkulu, özgüvenli bir iktisadi savaşı, yerli olan ile ve üreterek küresele eklemlenmenin proğramını yazmışlardır. Bir başka öncelikli proğram ve hedef ise;  Genç Türkiye Cumhuriyetinin Çagdaş imajını temsil edecek Modern Kenti inşa etmek olarak belirlenmiştir.

Bu bağlamda Kültürpark Cumhuriyetin kentleşme politikalarının günümüze yansıyan en önemli kamusal kentsel mekanlarından biridir. Cumhuriyeti kuran kadroların kente bakış ideolojilerinin, yine günümüze de esin kaynağı oluşturan mekânsal bir yansımasıdır.

                                                  İzmir Şehri Planı 1926-27
Kentin mekânsal, iktisadi, kültürel tarihindeki önemi gibi birçok niteliğinin yanı sıra salt bu nedenle dahi Kültürpark çok duyarlı, dikkatli, özenli, olunması ve korunması gereken bir alandır. Bu özellikleri nedeniyle ‘’Tarihi Sit Alanı’’ olarak yasal koruma mevzuatı kapsamındadır.

Kültürpark, geçici yada kalıcı olarak, kültürpark işlevi dışında çeşitli amaçlara tahsis edilebilecek, yeni yapılar yapılabilecek bir alan,  bir imar parseli olarak görülemez. Bir kent parkını böyle gören anlayış özürlü, sorunlu bir ideolojik anlayış olacaktır.

Çok özetle değinilen nitelikleri nedeniyle, Kültürparkın Kültürpark işlevi dışında amaçla kalıcı-geçici tahsisine önce akademik kadroların, kültür, sanat insanlarının karşı çıkması gerekir toplumsal rolleri açısından.

Çifte standartlı, ikili ahlak yapısına düşmeden soruna ilkeli bakılması, gerekir. Aksi durumda yarın birileri de kendi siyasetine yakın duran bir işleve kalıcı-geçici tahsis ederse sesiniz çıkamaz olur.
Kültürpark yürürlükte bulunan planlarda Kültürpark alanıdır.  Eğitim tesisi alanı ya da üniversite alanı değildir.

Kültürpark, işgal eden yapılardan, betondan arındırılarak bir ‘’kent parkı’’ ve aktif yeşil alan olarak süratle kentlinin mekânsal, kültürel kullanımına sunulmalıdır.
Hasan Topal
12 Temmuz 2019

KENTSEL SAĞLIKLAŞTIRMA


KENTSEL SAĞLIKLAŞTIRMA
YENİ BİR KENTSEL GÜVENLİK YAKLAŞIMI

Anadolu’nun bütün kentlerinde ve kasabalarında uygulanmakta olan Kentsel Dönüşüm göreli olarak güvenli gibi olmakla birlikte, kültürel, mekânsal, çevresel bütün değerleri yok etmektedir. Uygulama giderek vahşi bir kentleşme, yapılaşma boyutuna dönüşmektedir.
Her kente ve her dokuya uygulanan bu çağdışı anlayış terkedilip, yeni bir yaratıcılık geliştirilebilir.

Öncelikle geçmiş dönemlerin sayısız imar afları ve ıslah planlarıyla desteklenmiş gecekondu alanlarında ve denetimsiz olarak gelişmiş yerleşme dokularında plan bütünlüğü içinde ve çok disiplinli ekipler ile mevcut yapıların risk açısından kapsamlı araştırma ve analizleri yapılabilir.
Ortaya çıkacak analitik bulgulara göre maliyet analizleri yapılarak, sağlıklaştırma yöntem ve araçları belirlenebilir. Demokratik bir anlayışla yerleşmede yaşayanların sürece örgütlü katılımını sağlayacak modeller geliştirilebilir.

Bu yerleşim bölgelerinde yer bilimlerinin raporları kapsamında yapı yasağı olmayan alanlarda bulunan binaların plan kararları uyarınca, olması gerekenden fazla katları yıkılabilir. Konut dokularında mahalle bazında planın öngörüsü nüfusunun gereksinimi olan yol, meydan, açık yeşil alanlar, kültürel alanlar, eğitim, sağlık ve sosyal alanlar için standartlara en yakın ölçülerde üretilebilecek kadar kamulaştırmalar yapılabilir.

Dokuda yer alan konut binalarının bulunduğu imar adaları bir kentsel tasarım konusu olarak ele alınıp mimari nitelikleri desteklenerek gerekli yapısal/strüktürel güçlendirmeleri, bakım, onarımları yapılabilir. Sağlıksız ve güvensiz gelişmiş konut dokularından oluşan mahalleler sağlıklı yaşam alanlarına dönüştürülebilir.
Bu tür uygulamalar site tarzında yapılaşma gelişmelerinden çok daha insancıl, mekânsal eşitsizlikleri giderecek, kent kültürünün ve kentlilik bilincinin gelişmesini de destekleyecek mahalle kavramını güçlendirecek, yeniden kente ve insana sunabilecek bir yerleşme deseni yaratabilecektir.
Özellikle kent tarihi, arkeolojik, topoğrafik ve peyzaj değerleri açısında korunması gözetilmesi gereken bölgelerin yakınında ve çevresindeki dokularda yapılacak kentsel sağlıklaştırma uygulamaları, bu alanların korunmasına da katkıda bulunabilecek kültürel gelişmeyi hızlandıracaktır. Kuşkusuz bu alanların raylı toplu ulaşım sistemleri ile desteklenmesi benimsenmelidir.

Bir çerçeve tanımlanmaya çalışıldı. Ayrıntılı etüdler, araştırmalar, çok disiplinli ekip çalışmaları kentsel sağlıklaştırma/iyileştirme yöntemlerinin geliştirilmesine olanak sağlayacaktır.

Güvenli sağlıklı konutlarda, sağlıklı mahallelerde, kentsel sosyal donatı alanları ve teknik altyapı yönünden olabildiğince iyileştirilmiş kentsel yaşam alanlarında, yaşam kalitesi de yükselecektir.
Ancak; yeni bir yaratıcılık, yeni bir anlayış ve yeni bir kentsel siyaset tarzına gereksinim var.
HT. 1 Ekim 2019

MEKANIN ÖYKÜSÜ - KÜLTÜRPARK


MEKANIN ÖYKÜSÜ - KÜLTÜRPARK – YAKLAŞIK YÜZ YILA ve GÜNCELE DAİR

Kurtuluşu izleyen ilk aylardan itibaren Kurucuların ve ülkenin en önemli çabası; yıkılmış, harap olmuş Anadolu coğrafyasında kendi kendine yeterli modern toplumu ve modern toplumun yaşam alanları olacak modern kenti inşa etme çabasıdır denebilir. Bu çabanın bir yansıması olarak 27 Şubat 1923 tarihinde İzmir İktisat Kongresi düzenlenir. Atatürk’ün Kongreyi açış konuşmasında ve Kongre sonuç bildirisinde, tam bağımsız, yerel kaynaklara ve üretime dayalı bir iktisadi politikanın, eşit koşullar içinde evrensel alana taşınabilmesi hedefi izlenebilir.
İzmir İktisat Kongresi sırasında Yerli Malları Sergisi düzenlenmiş, Kongrenin önemli kararlarından biri de İzmir’de Yerli Malları sergisi ve fuarlar düzenlenmesi önerisi olmuştur.

Uygulanmaya başlanan iktisadi politikanın mekânsal boyutu topluma; modern kenti kurabilme kararlılığı bağlamında İzmir, İstanbul, Ankara gibi kentlerin modern kent planlarının hazırlanma çabası olarak yansımaktadır. İzmir kenti planlama çalışmaları işi 1925 yılında Fransız Prof. Mimar ve Şehir Plancı Henri Prost’un önerisi ile Fransız Rene ve Raimond Danger kardeşlere verilmiştir. Prof. Henri Prost danışman olarak rol üstlenir.

Danger kardeşlerin hazırladığı İzmir Şehri Planı 1926-27 yıllarında onaylanmış ve uygulamaya başlanmıştır. Ancak kıt kaynakları olan ülke ve kentte plan değişikliklere uğrayacak, uygulama hayli uzun zaman alacaktır. Planın özgün kararları ile etkileri günümüzde de süren birçok önerisi bulunmaktadır. Pasaport Limanının Alsancaktaki bu günkü yerine taşınması, Alsancak garı ve Basmane Garlarının kaldırılarak Halkapınarda bir ana gar önerisi, planlama alanının merkezinde yangın alanlarının ortasında yaklaşık 100.000m2. büyüklüğünde bir yeşil alan, Cumhuriyet, Basmane, Montrö, Lozan, Gündoğdu, liman önü meydanları, bu günkü Sümerbank alanının Ege mahallesine yakın bölümünde büyük Gar Meydanı vb. meydanlar, Varyant yol  ile bir çoğu Kadifekale aksında olmak üzere geniş bulvar ve caddelerden oluşan modern kentin plan şemasıdır. (Halkapınar Ana Gar önerisi gerçekleşemediği için Demiryolu eşiği nedeniyle bu plan Alsancak bölgesi ile sınırlı kalmış Liman arkası bölgeye dair bağlantı ve kararları uygulanamamıştır.)
                                                          İzmir Şehri Planı 1926-27
1917 Ekim Devrimi sonrasında kurulan Sovyetler Birliği, Moskova kentinde, bir bölümü eski Rusya Çarlığı döneminde bir asilzadenin köşküne ait bahçe ve koruluktan oluşan alan, büyütülüp 120 hektar (1.200.000m2) Moskova Gorki Proleterya Kültür Parkı ve Moskova Tarım Fuarı olarak planlanmış, projelendirilmiş, uygulanmış ve 1927 yılında açılmıştır.
Gorki Kültür Parkı Giriş Kapısı 

Gorki Parkı öncelikle işçi sınıfı olmak üzere kent halkı için bir eğitim ve kültürlenme alanı olarak düşünülmektedir. Dönemin iki ülke arasındaki güçlü ilişkileri bağlamında İzmir Belediyesi Başkan yardımcısı Suat Yurtkoru, Gorki Kültürparkını ve fuarı görerek etkilenmiş, esinlenmiş ve İzmir’de de bir Kültürpark yapılmasını İzmir Belediye Başkanı Dr. Behçet Uz’a önermiştir.

İzmir İktisat Kongresinin Sergi ve Fuarlar düzenlenmesi önerisi kapsamında 1927 yılında İzmir 9 Eylül Yerli Malları Sergisi düzenlenir. Bu sergi daha sonraki yıllarda İzmir 9 Eylül Yerli Malları Panayırına ve bir aşama sonra da Arzı Ulusal İzmir Fuarına, (İzmir Enternasyonal Fuarına) dönüşerek izleyen yıllarda ülkenin ve kentin iktisadi, sosyal, kültürel gelişmesini destekleyen sürekli bir organizasyona evrilecektir.

Danger kardeşlerin İzmir planında merkezde yer alan yaklaşık 100.000m2 park alanı sonraki yıllarda yaklaşık 330.000m2.ye büyütülmüş Kültürpark olarak projelendirilmiştir. Yaklaşık 190.000 nüfusu olan bir kentte 330.000m2 bir park alanı düşünebilmek müthiş bir öngörü ve yönetim anlayışı denebilir. Aynı yıllarda Arzı Ulusal Fuar işlevinin mekan itiyacı kapsamında, Fuarın Kültürparkla birleştirilmesi kararı verilmiştir. Belediye başkanı Dr.Behçet Uz anılarında, Enternasyonal Fuar işlevinin Kültürparkla bütünleştirilmesi önerisinin Belediye Meclisinde çok tartışıldığını ve çok zor karar alındığını belirtmektedir. Alınan karar sonrası Kültürpark ile Fuar işlevi bütünleştirilerek birlikte projelendirilmiş ve alan 1935 yılında 42.hektara (420.000m2.)  büyütülmüştür.
Kültürpark ve Fuar’ın Projelendirme ve işlevlendirme çalışmalarında Sovyet Mimar ve tasarımcıların katkısı ve desteği olduğu bilinmektedir. Kültürpark ve Fuar 1936 yılında büyük bölümü tamamlanarak açılmıştır.

Kültürpark 9 Eylül Kapısı

1936 yılında yapılan ilk tasarım ve uygulamalarda, Lozan meydanı aksı çevresinde yer alan pavyon binaları Sanayi Pavyonu ile sonlanmaktadır. Enternasyonal Fuar işlevi 1950 li yıllar ve sonrasında Kültürparkın tamamına yayılma eğilimi göstermiş bu doğrultuda uygulamalar ve park içinde pek çoğu niteliksiz yeni yapılar yapılmıştır. Fuar binaları parkın özgün karakterini yok eden bir saçaklanmaya ve yoğunluğa neden olmaktadırlar.

Bu gelişmelerin Kültürpark-Fuar gerilimini yoğunlaştırdığı 1960 lı yıllarda Mimarlar Odası İzmir Şubesinde Kültürpark Komisyonu kurulmuştur. Komisyon üyelerinde biri de eski Belediye Başkanı Dr.Behçet Uz’ dur. Odanın Kültürpark Komisyonu raporlarında ve yönetim kurulu açıklamalarında Fuar işlevinin Kültürparkı yozlaştırarak olumsuzluklara neden olduğu, Fuar işlevinin Kültürparktan ayrılması, Fuarın başka yerde planlanarak gerçekleştirilmesi gerektiği önerileri yer almaktadır. Dr. Behçet Uz anılarında aynı yıllara dair benzer tespit ve görüşlerini kamuoyuna açıklamıştır. Sonraki yıllarda kendisiyle yapılan söyleşilerde de benzeri görüşlerini paylaşmaktadır.

İzmir Nazım Plan Bürosu tarafından 1960 ların sonu 1970 lerin başında hazırlanıp 1973 yılında dönemin İmar ve İskan Bakanlığı tarafından onaylanan 1/25000 ölçekli İZMİR METROPOLİTEN ALAN NAZIM İMAR PLANI Kültürpark tartışmalarının da bir yansıması olarak Çiğlide kıyı alanında Fuar alanı tanımlamış, fuar işlevinin Kültürparktan çıkarılmasını benimsemiştir. Süreç içinde bu planın Fuar ve benzeri çoğu kararları büyük oranda uygulanmamış, İzmir mevzi plan anlayışıyla, bütünden kopuk parçacı plan gelişmeleriyle yaklaşık günümüzdeki yoğunluğa ve forma dönüşmüştür.

1989 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi  tarafından ‘’İzmir Fuarı Kültürpark Düzenleme ve Mimari Proje Yarışması’’ düzenlenir. Yarışma 1990 yılında sonuçlanmıştır. Yarışma alanına günümüzde ‘’Basmane Çukuru’’ olarak bilinen eski Basmane Otobüs Garajı alanı da dahildir. Yarışma sürecinde Mimarlar Odası İzmir Şubesi, Yarışma Şartnamesi ve İhtiyaç Proğramına eleştiriler getirmiş, kentte önemli tartışmalar yapılmıştır. Yarışmaya dair tartışma sürecinde Mimarlar Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı yarışmayı destekleyen tutumu nedeniyle istifa etmek zorunda kalmıştır.

Mimarlar Odasının eleştirisinin özeti; ‘’Kültürparktan çıkartılması gereken Fuar işlevinin bu yarışmayla Kültürparkta kalıcı hale getiriliyor olması, Fuar işlevinin gereği olan Sergi Holleri binalarının, Kongre Merkezi binalarının, bu binalara ait diğer altyapı ve servis işlevlerine ait binaların Kültürparkı kalıcı olarak yozlaştıracağı’’ şeklinde tanımlanabilir. Odanın o dönemde açıklamış olduğu rapor; Sadece Kültürpark ve Basmane Garaj Alanının Otopark olmasını önermektedir.
                                                                                                KTVKBK Bölgeleme Kararı
Mimarlar Odasının bu eleştiri ve itirazları sonucunda dönemin Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Kültürparkı 12.11.1992 tarih ve 4072 sayılı Kurul Kararı ile 2. Derece Doğal Sit + Tarihi Sit Alanı olarak tescil etmiştir. Ek olarak yarışma alanını A-B-C olarak bölgelere ayırmıştır. A bölgesinde korunacak yapılar dışında hiç yapı yapılamayacağını, B bölgesinde (Mürsel Paşa Bulvarı tarafında) A da yıkılacak yapıların toplam alanını aşmayacak şekilde Fuar Yapılarının yapılabileceğini, başka işlevlerin yer alamayacağını, C bölgesinde de (Basmane Çukuru) Kongre Merkezi ve Turizm Yapıları vb. işlevlerin olabileceğine karar vermiştir.

Ancak 2002 yılına kadar yarışma projesi uygulanamamış, yerine projeye aykırı birçok binanın (EgeTV-İzmir Sanat vb.) yapılması gerçekleşmiştir. Özellikle Fuar işlevinin, ihtisas fuarlarına dönüşerek sürmesiyle kentin ekonomik ve sosyal alanına olan olumlu etkileri mekan sorunları nedeniyle sürdürülemez hale gelmiş, ihtisas fuarlarından Mermer Fuarı gibi başarılı organizasyonların İzmir’i terketmesi tehdidi oluşmuştur. Bu gelişmeye geçici bir çözüm olarak ve İzmir kentinin Fuarcılık geleneğinin sürmesi bağlamında Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun uygun görüşü ile ve geçici olarak Fuar Hollerinin yapılması kararı alınmış 2003 yılında tamamlanmıştır.
Geçici yapılmış olan Fuar Holleri 2003
2003 yılında, yeni Fuar Hollerinin yapılmış olması nedeniyle, eski İtalya, ABD, Sarmaşık, Odalar Birliği Pavyonlarının hangar binaları ve TRT binası yıkılmıştır. 2006 yılında, Kültürparkın kültürel işlevlerinin gereği kendi otopark ihtiyacını karşılamak ve Kültürparkı araçlardan arındırmak amacıyla yıkılan bu hangarların yerine yeraltı otoparkı yapılması kararı alınmış, KTVKB. Kurulunun uygun görüşü ile uygulanmaya başlanmıştır. İtirazlar ve Yargı süreçleri sonunda ancak 2008 yılında tamamlanabilmiştir.
  
2007 yılında onaylanmış olan 1/25000 ölçekli İzmir Kentsel Bölge Nazım İmar Planında Gaziemirde Fuar alanı belirlemiş, Kültürparkın Fuar işlevinden ayrılması kararı benimsenmiş, plan yeni Fuar alanının gerçekleşmesi sonunda eski Fuar yapılarının Kültürparktan çıkarılmasını önermiştir.

2015 yılı Mart ayında İzmir Yeni Fuar alanı ‘’Fuar İzmir’’ tamamlanarak açılmıştır. Kapasite ve sunduğu mekânsal boyutları ile yaklaşık 100.000 m2. ülkenin en büyük Fuar Binaları olarak tanımlanmaktadır. İzmir kentinin Fuarcılık geleneği ve ticari işlevinin sürmesi bağlamında çok önemli bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Proje bir Kongre merkezi de içermektedir. Yeni ‘’Fuar İzmir’’in Gaziemir’de gerçekleşmesinden sonra kentin beklentisi artık Fuar işlevlerine yönelik bütün yapı ve Hollerin, hangarların sökülüp Kültürparktan çıkarılmasıdır. Kültürparkın güvenli, temiz, bakımlı bir yeşil alan olarak kent yaşamına sunulmasıdır.

Bir yandan Fuar İzmir inşaatları sürerken İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı 2014-15 yıllarında Kültürparkta yıkılması beklenen eski Fuar Hangarlarının yerinde yaklaşık 30.000 m2. Büyüklüğünde bir KONGRE MERKEZİ yapılacağını açıklamış bir başka tartışma sürecini başlatmıştır. Ticaret Odası, Sanayi Odası, Esnaf ve San. Odası vb. çevrelerin talebinin ve desteğinin olduğu da ortama yansımıştır.

Mimarlar Odası İzmir Şubesi ve TMMOB bağlı Odaların İzmir Şubeleri, akademik çevreler, duyarlı kentliler bu gelişmeyi Kültürpark için bir tehdit, bir tahribat girişimi olarak değerlendirmiş, eleştiri, itiraz ve uyarılarda bulunmuşlardır. Mimarlar Odası; Kültürparkın Tarihi Sit Alanı ve Doğal Sit Alanı olarak tescilli olduğunu, Kültürparkın Koruma Amaçlı İmar Planı yapılmadan ve KVKBK’ nun uygun görüşü alınıp plan onaylanmadan Kültürparkta hiçbir inşai ve fiziki müdahalede bulunulamayacağı uyarılarını yapmıştır.

Duyarlı kentliler tarafından Kültürpark Platformu kurulmuş, ‘’Kültürparka Dokunma’’ başlığı altında 2017-2018 yıllarında bütün yıla yayılan sayısız etkinlik, panel, söyleşi, açıklama vb. çalışmalar yapılmış, sayısı onbinlere ulaşan imza kampanyaları düzenlenerek Kültürparkta yapılaşma olmaması gereği ilgili kurumlara iletilmiştir.

Başta meslek odaları ve Kültürpark Platformu olmak üzere, duyarlı kentlilerin yaptığı eleştiri, karşı çıkış ve uyarıları sonrasında Büyükşehir Belediye Başkanı Kongre Merkezinden vaz geçildiğini açıklamıştır. Ancak yaklaşık aynı boyutlarda bir Kültür Merkezi yapılacağını belirtmiştir. Bu girişiminin de eleştiri alması üzerine bu kez ‘’Yeni Kültürpark Projesi’’  adı altında aynı işlevi içeren yapıların (kongre-kültür merkezi vb.) yer aldığı proje hazırlanmıştır. Projede Kültür Merkezi vb. yapıların çatısı çim yapılarak yeşil alanın artırıldığı iddiası çarpıcıdır.


Belediye başkanlarına, kentte bulunan Akademik olmayan Odalara, farklı ortamlara projeyi sunarak, bir tanıtım kampanyası yürütülmüş, Kültürparkta eski Pakistan Pavyonunu bu projenin sergi ve tanıtım işlevine ayrılmıştır. Proje Koruma Kuruluna onay için gönderilmiştir. Açıklamalarında projede önerilen yeni yapılaşma gizlenerek Kültürpark’a 70.000 m2.  yeni yeşil alan kazandırdıklarını iddia etmektedirler.
Gerçekte yalnızca Hollerin ve yıkılması gereken diğer yapılar ile bu yapıların çevresindeki beton yüzeylerin toplam alanı 85.000.m2. nin üzerindedir. Bir başka ifadeyle yalnızca yıkılması gereken yapılar yıkılıp çevresi ile birlikte yeşil alan olarak düzenlense Kültürparkın yeşil alanı 85.000 m2 artacaktır.  Bir anlamda kentliye Proje yanıltıcı bilgilerle sunulmaktadır.
2017 yılında Düzenlenen İzmir Enternasyonal Fuar organizasyonunun sponsorluğunu üstlenen bir inşaat firması (Basmane Eski Garaj Alanında Yüksek yapı projesi konusunda İBŞB ile ortaklık kurarak) bu alanda yapacağı yüksek binanın alt katlarını İBŞB Hizmet Binası olarak kentliye sunmakta, kendi projesinin reklamını Yeni Kültürpark Projesinin öngördüğü Kongre-Kültür merkezi işlevleri ile bütünleştirerek yapmaktadır.

Kültürpark üzerine kaygı verici boyutları olan bu gelişme ve girişimler kentli aktörlerin büyük tepkisini çekmekte, basın toplantıları alanda yapılan etkinlikler ile gelişmeler eleştirilmektedir.
Aynı süreçte basın ve sosyal medyada Kültürparkta yoğun yapılaşma öngören bu projeye karşı eleştiriler ve karşı çıkışların, uyarıların yasal, bilimsel boyutları yoğunlaşmaktadır.


Mimarlar Odası İzmir Şubesi 2016-17 Yıllarında yaptığı önerilerin özeti

İlginç olan Büyükşehir Belediyesi Başkan danışmanı plancı ve mimar kadrolarının ve proje yapımı gibi akçeli ilişkisi olan meslek insanlarının, Kültürparkta yıkılması gereken yapıların yerlerine yeni yapılar yapılmasını benimsemiş olmalarıdır.
 
Ancak 2018 yılı ortalarında Kültür Bakanlığı, Mimarlar Odasının yıllardır uyardığı şekilde, Kültürparkın Koruma Amaçlı Planı yapılıp Onaylanmadan Kültürparkta hiçbir müdahalenin yapılamayacağını bildirmiştir. 2018 yılı sonlarında BŞB. Başkanlığı bu kez Kültürparkta istediği yapıları yapabilmek için, içeriğini kentli ile paylaşmadığı bir Koruma Amaçlı İmar Planını KVKBK’na iletmiştir. Diğer yandan yerel seçim süreci de başlamış, 28 Ocak 2019 tarihinde Tunç Soyer İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı olarak partisi tarafından belirlenmiştir.

Gelişmeler bu süreçte iken yerel seçimlerden hemen önce birden bire Kültürpark İdare Binasının (eski İZFAŞ Binası) BŞB Başkanlığı tarafından bir Vakıf Üniversitesine Tıp Fakültesi için tahsis edildiği haberi kente yansımıştır. Yasal, yönetsel, bilimsel çerçeveye uymayan bu gelişme Kültürpark tartışmalarını yeniden ivmelendirmiş, seçimler öncesi ilginç sonuçlar izlenmeye başlanmıştır. 31 Mart 2019 Yerel Yönetim Seçimleri öncesi İBŞB Başkan adayı Tunç Soyer seçim bildirgesinde ‘’Kültürparka kültürünü geri vereceğiz’’ açıklaması ile sorunu seçim sonuna aktarmış, kentte beklentiyi olumlu yönde yanıtlamıştır. Seçimlerde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığına Tunç Soyer seçilmiştir. Göreve başlayınca doğru karar ve uygulamalardan olarak öncelikle İZFAŞ binasının Vakıf Üniversitesine tahsis protokolünü iptal etmiştir. KTVKB Kuruluna önceki başkan döneminde iletilen ve ayrıntısı bilinmeyen Kültürpark Koruma Amaçlı İmar Planının yeniden ve katılımcı bir yöntemle yapılacağını belirterek KVKB. Kurulunda karara bağlanmamasını talep etmiştir.

İBŞB 17 Haziran 2019 tarihinde, karar süreçlerinde ortak aklı yaşama geçirme politikası bağlamında İzmir Buluşmalarından birincisi olarak ‘’Kültürpark Arama Konferansı’’ Kültürparkta gerçekleştirilmiştir. İBŞB, Kültürpark Platformu, Meslek Odaları, kentli aktörler ve ilgilenen herkesin katılımına açık toplantıya yaklaşık ikiyüz kişiden den fazla katılım gerçekleşmiştir. Kültürpark Koruma Amaçlı İmar Planına da bir katkı olacak arama konferansında bütün aktörler görüş ve önerilerini iletmişlerdir.  Gelişme Kültürparka dair duyarlı kesimlerin olumlu değerlendirdiği bir sürecin başlaması olarak kabul edilmiştir. Konferansa katılanlar Kültürpark için demokratik, bilimsel, katılımcı bir yöntem ve süreçten memnun, yapılacak çalışmalara kendi alanlarından katkı hazırlığı ve çabası içine girmişlerdir.

Diğer yandan son yıllarda yapılan tartışma, eleştiri ve önerilerin Kültürparka kazandırdığı en önemli zenginlik;  İBŞB tarafından hazırlatılan ‘’Kültürpark Ağaç ve Bitki Envanteri Raporu’’, Mimarlar Odası İzmir Şubesi tarafından hazırlanan ‘’Kültürpark Mimari Eserleri Raporu’’, Prof.Dr. Sezai Göksu tarafından hazırlanan ‘’Kültürpark Kuş Envanteri Raporu’’ ile,  Kültürpark Platformu ve TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu tarafından hazırlanan ‘’Kültürpark Çalıştayı Raporu’’ gibi uzmanlık alanlarının bilimsel raporların hazırlanmış olmasıdır denebilir.
Mimar Bruno Taut tasarımı Sağlık Pavyonu Binası 1939


Kültürparkta yaşayan Kuşlar ve diğer canlı Türlerin Afişleri

Ancak şaşırtıcı bir şekilde ve aniden 12 Temmuz 2019 Cuma günü, Kültürpark eski Fuar Hollerine, DEÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Narlıdere Kampusunun geçici olarak taşınacağı, İBŞB ile DEÜ Rektörlüğünün bu konuda protokol üzerinde anlaştıkları, DEÜ Rektörlüğünün Basın Açıklaması referansı ile basında yer aldı. GSF Narlıdere Kampusunda bulunan binaların deprem riski nedeniyle boşaltılması zorunluluğu bu anlaşmanın gerekçesi olarak açıklandı.

Bu ilginç gelişme üzerine özellikle sosyal medyada, daha 3 hafta önce Kültürpark Arama konferansı düzenleyen İBŞB nin bu tavrının anlaşılmazlığı, anlaşmanın konferans kararları ve önermelerine olan karşıtlığı gibi birçok konuda haklı endişe ve eleştiriler yansıdı. İBŞB nin basında yer alan bu tahsis haberlerine karşın hızla bir açıklama yapmaması, eleştiri ve endişelerin çoğalmasına neden oldu.

Tartışmalar zaman zaman GSF öğretim üyeleri ile Kültürpark Platformu katılımcılarının karşı karşıya gelmesini yansıtan yorum ve değerlendirmelere dönüştü. Kültürparkın korunması talebine karşın Sanat eğitiminin önemi ortaya konmaya çalışıldı. Ancak Kültürparkı korumadan yana ve yasal durumları da hatırlatarak hollerin GSF ne tahsisine karşı görüş bildiren aktörler, akademi camiası tarafından sanata ve sanat eğitiminin değerine karşı olmakla itham edildiler. Tartışmalar çok dinamik ve gerilimli bir süreç izlemeye başladı. Kültürpark Platformu basın açıklaması ile BŞB Başkalığına konu hakkında açıklama yapılması talebini iletti.

Tahsisle ilgili haberin basında yayınlanmasından iki gün sonra, Büyükşehir Belediye Başkanının 14.07.2019 tarihli ‘’Medyada yer alan DEÜ Güzel Sanatlar Fakültesinin geçici bir süre için Kültürparka taşınacağı haberleri doğru değildir, bir onay da vermiş değilim.'' açıklaması beklenen, güvenilen ve yeterli bir açıklama olarak tarihteki yerini aldı. Açıklama yaşanan tartışmaları ve gerilimi bir anlamda sakinleştirdi.

(Bu açıklamanın akabinde DEÜ Rektörlüğü de bir açıklama yaparak görüşmeleri yürüten İBŞB ve REKTÖRLÜK Genel Sekreterlerinin mutabık kaldıklarını bu nedenle başkanın açıklamasını anlamadıklarını belirtmişlerdir.) Gelişmeler sonucu kentte Kültürpark’ın güvenli geleceğine dair değerlendirme, araştırma, eleştiri, öneri, talep ve beklentiler sürmekte, süreç kentli aktörler tarafından dikkatle ve duyarlılıkla izlenmektedir.


                                        Kültürpark  Planı 1935                                   Kültürpark ve Fuar planı 1955   
                                    
Özetlenen gelişmeler sonunda; Kültürpark’ın ödünsüz olarak her türlü yapılaşmadan ve beton yüzeylerden arındırılması, parkın yeşil dokusunun ve kültür işlevinin güçlendirilmesi, yapılması gereken koruma planı süreçlerinin hızla tamamlanması, park yönetiminin katılımcı bir model ile Kültürpark Alan Yönetimi çerçevesinde düzenlenmesi önerileri bir kez daha kentin ve yerel yönetimin gündemine yansımış oldu.

Özetle; Kültürpark Cumhuriyetin kentleşme politikalarının günümüze yansıyan en önemli kamusal kentsel mekanlarından biridir. Cumhuriyeti kuran kadroların modern kenti yaratma idealinin, yine günümüze de esin kaynağı oluşturan mekânsal bir yansımasıdır.

Kentin mekânsal, iktisadi, kültürel tarihindeki önemi gibi birçok niteliğinin yanı sıra salt bu nedenle dahi Kültürpark üzerinde çok duyarlı, dikkatli, özenli, olunması ve göz bebeği gibi korunması gereken bir alandır. Tarihi Sit Alanıdır, Doğal Sit Alanıdır, Park Alanıdır.
Kurtuluştan günümüze yaklaşık yüz yılı kapsayan kentleşme serüvenimizde, İzmir dahil hiçbir kentte benzeri nitelikte 42 ha. (420.000m2 büyüklüğünde)  bir yeşil alan üretilemediği gerçeği dikkate alındığında değeri bir kez daha artmaktadır.



İzmir ölçeğinde çok özel bir kent içi yeşil alan ve tarihi değer olan Kültürpark her türlü tehditten arındırılarak, yeşil dokusu zenginleştirilerek ve korunarak yaşatılmalı, geleceğe taşınmalıdır.                 22 Temmuz 2019
Hasan Topal
Mimar




KONAK KEMERALTI İKTİSADİ DURUM

  KONAK- KEMERALTI İKTİSADİ DURUM MEKAN İLİŞKİSİ ve BİR UYARI İktisadi durum ile mekan arasında doğrudan bir ilişki vardır. Bir başka ifade ...